Bursada bir eski cami avlusu Küçük şadırvanda şakırdayan su, Orhan zamanından kalma bir duvar, Onunla bir yaşta ihtiyar çınar, Eliyor dört yana sakin bir günü. Bir rüyadan arta kalmanın hüznü İçinde gülüyor bana derinden Sanki bir hatıra serinliğinden: Ovanın yeşili, göğün mavisi Ve mimarilerin en ilahisi. Bir zafer müjdesi burda her isim, Yekpare bir anda gün, saat, mevsim, Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın, Hala bu taşlarda gülen rüyanın. Güvercin bakışlı sessizlik bile Çınlıyor bu eski zaman vehmiyle... Gümüşlü: Bir fecrin zafer aynası, Muradiye: Sabrın acı meyvası, Ömrümün timsali beyaz Nilüfer, Türbeler, camiler, eski bahçeler, Şanlı menkıbesi binlerce erin, Sesi arşa çıkan hengamelerin Nakleder yadını gelen geçene. Bu hayalde uyur Bursa her gece Her sabah onunla uyanır, güler, Gümüş aydınlıkta serviler, güller, Serin hulyasiyle bahçelerinin. Başındayım sanki bir mucizenin, Su sesi ve kanat şakırtısından Billur bir avize Bursada zaman. Yeşil Türbesini gezdik dün akşam Duyduk bir musiki gibi zamandan Çinilere sinmiş Kuran sesini Fetih günlerinin saf neşesini Aydınlanmış buldum tebessümünle. İsterdim bu eski yerde seninle Baş başa uyumak son uykumuzu Bu hayal içinde... Ve ufkumuzu Çepeçevre kaplasın bu ziya, bu renk, Havayı dolduran bu uhrevi ahenk. Bir ilah uykusu olur elbette Ölüm, bu tılsımlı ebediyette Belki de rüyası eski cedlerin Beyaz bahçesinde su seslerinin.