Öyle derinlere gömdüm ki seni, bir daha bulamadım sesini. Sürekli kendini çoğaltan tekil özneydin benimle. Kulelerden bağıran, kangren olmuş bir susmaydım. Haramzedeydi gülücüklerim. Gittim, muammaları bağlayarak gözlerime. Baldıran acısı tadında, melankol lanetler yapıştı dilime. Kanla karışık tutarsız yeminler... Bir de; kalbimdeki soytarı hüzün... Ey sevgili! Sen Meryem kadar safsın ve zambak rengidir sevdaların. Ya ben? Ödünç aldığım vakur sancılarda ölebilmeyi diliyorum şimdi, dua dua...
Ortaçağ'ın günahkarlığından kalan, skolastik bir yalnızlıktım ellerinde, sevgili! Söyleyemedim... Yasaktı... Dillendiremezdik aramızdaki sensizliği. Sen küf kokulu hayatlardan geçip giderken, avuçlarındaki mahşer meydanlarında lime lime edilen ben oldum. Süngülenmiş kent yığınları düşerdi, saçlarımdan akıp giden yasadışı yağmurların bağrına. Alnımda heder olmuş bir akşam, kanatırdı düşlerimi bin kere. Sana ihanetimmiş aslında bu protest yalnızlıklar. Bilemezdim...
Hangi aşkın ayrılığı bu kadar lanetliydi ki? Hangi aşk mutluluk mevsimlerini solurken, apansız zift çiçeklerine durabilirdi? Yığılıp kaldığım yerde, marazi öfkeler ayaklanırdı sevdanın eylülüne; mahrem kahkahalarda acına suçüstü uyanma diye... Rüyalarımda kıskıvrak ağlama diye... Gül diye ey yar! Gül diye...
Kalsaydım, üstüme kalmayacaktı bağışlanamayan suçlar. Cinayet mahallerinde sereserpe bırakmayacaktın gülüşlerimi, delil diye. Kirli yüzler arasında sobelenmiş, kirpikleri Sehmud Ovası'na değen bir kız çocuğuydun içimde. Bense susmaların gırtlağında unutulmuş, söylenmeyen, kullanışsız bir cümleydim. Ey yar! Kimliği belirsiz kelimelerin kabristanı değil midir susmak?
Sevgili! Yüz'lerce sen'dim. Sen'lerce yüz'düm. Yüzünü geçemedim. Boğuldum! İyi ki kalmamışsın bende...
Çok cepheli yaşamların, karabasan tünellerinde bıraktım ömrümü. Yani biraz faili meçhul, biraz aşinaydım kendimi öldürmelerime. Sen düştükçe içine, sığlaşıyordu gözlerim deniz deniz. Adından susuyordum, haykırış oluyordun beynimde. Her intiharımdan sonra, seni inkara yelteniyordum satırlarca, sayfalarca. Ey sevgili! Coğrafyamın saçaklarına yağmur tıpırtısıyla düşen ey! Susmalarım ihbarımdır; en çok seni sustuğum, en çok beni gammazladığım. Üfleyince dağılan o tortusuz aşktan ne kaldı ki elimde, iri cüsseli ayrılık sözlerinden gayrı? Gittim!.. Görünmeden aşka, isyana, içine...
Duydum ki, benimle sensizmişsin hala. Gazel yaprakları taşıyormuşsun gençliğinin kanamalı sol yanına. Bedbin intiharların bitmeyen valsindeymişsin. Nikbin niyetlerin asırlık uykuda...