Bir dev şehveti parlar, Talihi ta içerden kemiren güvede . Sararır parmaklarımız bir ışık azalmasından, Gelir bütün ihtimallere karşı, Kahvede.
Hiç umulmadığı vakit, gaipten, Ki duyulur ağrıyan bir yerde, bir ses Gözlerin sabırla büyüdüğü anda, Civar civar, Ölülerin ellerine lâdes.
Bir oyun, kahbelerin yumuşaklığında, Düğümler içinde düğüm. Duyulur, yitmiş hayvanın sıcaklığıyla çağırdığı İnsan bilincinin dışında, sebepsiz, korkunç Atomlar kadar küçüldüğüm. Açılır, bismillâh demeden, Ormanlar karanlığındaki çılgınlâle. Çalışmanız bir koku gibi yok olur, 83 kilosunuz, 31 yaşındasınız, Cinlerin terazisi almaz kaale.
Hepyek beyaz yarasalar uçar odalarda, Garip rastlantılarla gündüzünden. Aksilik, meyvalarında olgun ve kırmızı, Senin uğruna salıncaktaki çocuk ağlar, Evdeki kadın aç, senin yüzünden.
Karşındakine bir başka değer verir Uzaktan gelen gölgeler bunca. Nasıl anlamazalın, esrarlı öpüşünü düz, soğuk Gönül nasıl ürpermez, İnsanlardan sonrasını bulunca.
Hiçbir zaman kalbe bir yakınlıkla durmaz, Gelmiş ve gelecek ruhların işi Kaderle, bir ipek, ipliği düşünden, Dallarda ve sıcak havada, Ecelin eğilişi.
Olur yaz, kış, sonbahar, ilkbahar, Nefis, olmaz. Bütün olaylarında namussuz şehirlerin, Düşer, daha kötüye düşer, daha iğrence düşer, Yaşamak pis olmaz.
Uykusuz geceleri eski memleketlerin, Susamış hastalara su gerek. Bekliyorum dönüşünü toprağın bir taş kadar, Bir fincanın bilinmezle işlenmiş kıyısında, Çini maçini severek.
Sağ ağarırmış, yüz buruşurmuş, N'apacak güzelim, saç ve yüz, güzele? Bir aşk ve oyun masasındayım, Önümde siyah - beyaz bir düzlük, Gele atıyorum, gele.