Koştum... Durmadan koştum.Tutmalıydım onu.Gitmemeliydi. Hayır. Hayır olamaz. Nerdesin. Nerdesiiinnnnn. Bulamıyorum. Bulamıyorum.. Yine kaybediyorum. Yine ağlıyorum. Yine sesler duyuyorum kafamın içinde. Yine benim yüzümden ölüyor, bir melek daha.. Sesler çoğalıyor. Bağırıyor bir çocuk yine. İmdat!!! İmdaatt!!! Ağlıyor o da. Ağladığını duyuyorum. Yanıyor çocuk. Acıyor elleri, gözleri, her yeri. Dayanamıyor ateşe. Dayanamıyor çocuk. Gözlerinden bir damla düşüyor ateşe. Daha da alevleniyor ama yangın. Daha da körükleniyor. Daha da acıtıyor. Kalbi acıyor şimdi de. Artık hissetmiyor bişey ama acıyor kalbi. Farkediyor işte. Açıyor son kez gözlerini. Her yer kırmızı. Duvarlar siyah. Ailesini gördü alevlerin arasından. Annesini. Babasını. Onlarsa çok başka bir renk.. Ve bir heykel gibiler. Kıpırdamıyorlar. Ne kadar da dayanıklılar diye düşündü çocuk. Hiç mi acımıyor canları. Benim çok acıyor. Heryerim yanıyor. Dayanamıyorum.. Son bir nefes alıyor ve Kesiliyor ağlaması çocuğun. Kapatmış gözlerini. Simsiyah olmuş küçücük bedeni. Ruhu terketmiş sanırım artık o bedeni. Siren sesleri geliyor şimdi uzaktan. Herşey için geç. Çok geç . Çocuk duyamıyor artık. Ağlayamıyor. Ve artık söyleyemiyor sevdiğine. Sen hep gül diye. Ve hiç söyleyemeyecek sevdiğine Seni seviyorum diye. Ve asla kırmızı olamayacak karanfiller Sevdiğinin gözünde...
Yine bir rüya işte.. Yine korkunç bir rüyaydı sadece. Ya da tekrar olacaklar belki de. Çünkü yeniden aşık oluyorum birine. Ve ateş yine tehdit ediyor beni. Bu sefer sadece kırmızılığını yitirmekle kalmaz karanfiller diye...