Ah şu lanet olası kıskançlık,
Aşkı,sevdayı içine çeken,
Çiğ çiğ yiyip çiğnemeden yutan
Sevginin katili olan bataklık,
Ayarında olması iyide,
Aşırısı ilacı olmayan bir hastalık.
Aşkın malzemesi sevgi ve saygı olmalı,
Sevgi ve saygı güvenle yoğrulmalı,
Güvencenin hamuru sadakatla kavrulmalı.
Sen sevgilim,
Aşkınla filizlenen kalbimi kıskançlığınla zehirledin,
O lanet olası duyguya esir düştün,yenildin.
Kıskançlık denen yılanı oturttun aramıza,
Kontrolü kaybettin,
Zehirini akıttı aşk yuvamıza,
Zehirlenen sen oldun acısını sancısını çeken ben.
Beni ihanetle her suçlayışında
Aslında sen bana ihanet ettin,
Sadakatimi sorgulamakla
Aşkımı,sevgimi katlettin,
Ne zorluklarla kurduğumuz aşk yuvamızı
Terk edilmiş bir viraneye,harabeye çevirdin,mahvettin.
Zamanında sevdanın yeliyle alevlenen aşk ateşim,
Şimdi kıskançlığının kasırgasıyla söndü kül oldu.
Ektiğim mutluluk tohumları daha yeni açmışken,
Kıskançlığın keskin orağıyla biçtin,
Aşk şerbetimiz yerine gittin o acı zehiri içtin.
Şimdi soruyorum sana:
Cennetin mutluluğunu yaşamak varken,
Sebepsiz hiç bitmeyen bir kuşkuyla
Cehennemde elemi kederi yaşamak niçin??
Sevgiyle ufukları genişletmek varken,
Zaten küçük olan dünyayı nefretle daraltmak
Ne anlamsız ve mantıksız bir şeçim.
Şüpheyle yatıp ithamlarla kalkarak,
Kendi kafana göre yazdığın bu aşk senaryosu böyle devam etmez,
Mutlu sona erişmez gülüm,
Sebepsiz hergün ağlayıp
Severken bin kere ölmektense,
Zor fakat tek bir kurbanla bir kere ağlayıp
Aşksız fakat ezilmeden yaşamayı yeğler gönlüm,
Belki o zaman bulacağım huzurun rüzgarıyla başımdan savrulur
Gönlüme reva gördüğün bu zulüm...