Bir İstanbul kışında, odamın penceresinden Bakıyorum ufuğun üzerinde yükselen renklere Denizin maviliğini açan pembe bir toz bulutu.. Pembenin üzerine çalınmış mavi gökyüzü Ve o gökyüzüde pamuksu, beyaz bulutlar..
Elektrik tellerine üç kuş konmuş.. Onlar da benim gibi ara vermiş belli.. Ve giderek fark ediyorum ki, kuşların sayısı daha fazlaymış tellerdeki.. Tıpkı hayatın garip yollarında sendeleyenin Yalnızca ben olmadığımı anladığım gibi, Şimdi de yüzümü alaca bir gülüş aldı.. Ve gözlerimi bir garip yaş.. Uzun zaman sonra yazabilmenin heyecanı..
Teşekkürler Sezen.. "Eller günahkar" olmaktan öte Saklı bir hüzün yaşıyor şu an.. Ve güneş,masumiyetimizi yitirdiğimiz Dünyanın diğer tarafına ışık vermek için Ufuğa yaklaşmakta.. Parlak bir portakal gibi düşmekte..
Ve kuşlar gittiler Belli ki güneşin batışını izlediler.. Onlar bile bu güzelliği izlemek için dururken İnsanlar neden hep önlerine bakarlar..? Güneşin batışını izlemek utanç verici midir? Neden görmezden gelinir ya da unutulur..?
Hayat güzel.. Görmeyi biliyorum ben.. Bazen gördüğümü inkar etsem de.. Aldığım risklerle.. Yaşamayı, ayakta durmayı, savrulmayı ama Köküme tutunup bir ağaç gibi, Fırtına sonrası yapraklanmayı Ve sonbaharda sararmayı istiyorum.. Şansım yavaş ilerlese de bu aralar Durmadığına seviniyorum.. Teşekkür ederim her şeye, herkese..