http://www.youtube.com/watch?v=2JvsO-CR_n0
Bu yine aynı pianonun ince sesleri.
Bu yine aynı kemanın telleri.
Ve aynı kadının hasreti.
Tüylerimi diken diken eden bu eşsiz soluğun ta kendisi.
Uzun süredir yalnızlığına bile hasretim bilsen.
Ah bi bilsen zaten herşeyin senle başlayıp senle bittiğini.
Ah güzel kadınım.
Ah dünya dönmese bir anlıkta tüm kelimelerim soğuk soluklara yazılmasa bu sabah vakti.
Dünya dursada bir müddet kendi cümlelerimi kendi müziklerime söylemesem bugünlük.
Bir günlük saçlarının kokusunda boğulsa yalnızlığım.
Bu birden fazla duvarın içerisinde hapsolmuş bedenimi azad etsem senden.
Yada seninle gelen herşeyden.
Sensizlikle gelenlerin hepsi sessizlikte hakim.
Ve sessizlikle gelenlerin. Hepsi bensizlikten öte.
Beni benden alırcasına yani.
Sitkom gibi.
Komediyle dram gibi.
Birden bire ve birlikte.
Fakat uyumsuz.
Bu kadarda gidilmez ki be.
Bu kadarda gidilmezki.
Gel dediğimde gelmeyeceğini bilirdim önceden.
Gel diyemeyecek kadar gitmişsin meğer sen.
Öyle ki kendimi düşürüyorum.
Paspal dünyanın avuçlarına.
Kimsesiz gülücüklerin kucaklarına.
Avutamadığım kişiliğimin damarlarına basıyorum sensizlik nehrinin sularını hergün.
Umut bile yok içimde sevdiğim.
Umut bile yok benim içimde be.
Nedensiz isyankar tavrım bile kalmadı artık benim.
Bitmiş tükenmiş yalanlar daniskası.
Sen benim dünyamın tek gerçek harikası.
Güzel gözlerinin içinde hergün bir dünya biterdi benim için.
Kırlarında çocuklar koşar martılara simit atmaya gerek kalmazdı.
Çünkü gözlerinin denizinde hiçkimse. Aç kalmazdı.
Duygularımın anlamsız kaldığı bir dünya içerisinde yapayalnız bıraktın sen beni ve gittin.
Gidişine lanet okumak şöyle dursun.
Gitme bile diyemedim sana.
Ama bana kutsal gelirdi sana duyduğum hislerin her biri.
Her bir tanesi.
Şimdi bu dünyada hiçbirinin anlam kazanmadığını görüyorum.
Bir tanesine ağzımı açıp tek bir laf diyemiyorum.
Gözlerimin anlamsızlığıyla karşı karşıyayım.
Kelimeler yetersiz. Diller yetersiz. İlişkiler bayağılaşmış.
Nerdesin ne haldesin. En acı haber değil belki ama.
Kiminlesin.
Tekrar eden notalardan sıkılırım kendim kadar.
Islak kapı kollarından nefret ettiğim kadar.
Lanet tespitler kadar.
Hayata dair iç burkan detaylar kadar.
Gökyüzü kadar.
Sensiz yeryüzü kadar.
Aşkın neden yaratıldığına dair fikirler üretmeye başlıyorum.
Keşkeler dolmaya başlıyo ağzıma.
Keşke tanımasaydım diyemiyorum.
Keşke gitmeseydin de.
Kişisel tezatlarım içerisinde özümün önceliği kavramıma ters düşüyo tüm söylediklerim.
Çıkmak istiyorum bıraktığın çıkmazdan.
Yada evine dönmek istiyorum senin.
O küçücük evine.
Buralar yabancı bana.
Buralar uzak.
Daha ne kadar devam ettireceğim bu sensiz oyunu.
Ne kadar sürecek bu sessiz sadelik.
Sadecelik.
Önce ben'lik.
Evinize dönmek istiyorum.
Kokunu çekebileceğim.
Anılarını tazeleyebileceğim bi yere.
Yokluğunu önceden var olduğun yerlerde çekmek istiyorum daha fazla.
Bastığın yerlere basmayalı uzun zaman oldu.
Maça as olup kalemi elime almayalı uzun zaman oldu.
Yoktuk çünkü biz.
Olmamıştık hani.
Olamamıştık.
Senin gitmen benim beklemem gerekiyodu hani.
Nefret ettim ben bu oyundan.
Bitsin bu saçma dram.
Bu fotoroman.
Ne diyeceğimi bile bilemiyorum inan sana.
Neler diyeceğimi tahmin dahi edemezsin zaten.
Zaten sana nasıl gel diyebileceğimi bilsen.
Gitmekten utanırsın.
Gitmekten korkarsın.
Gitmekten usanırsın.
Ama canın saolsun senin.
Bi yerlerde iyi olda dönüp bakma uğruna.
Ardına.
Bardağım rakıyla dolsun benim.
Korkulan yalnız kalınan yerler benim , bizim olsun.
Dünyam senle dolup senle taşsın.
Ama sen bulunma bunların hiçbirisinin içinde.
Git tanımadığım artislerin yüzünde ol mesela.
Bilmediğim duyguların içinde ol.
Birden bire çıkıp perişan et beni gece yarısı keyiflice tv izlerken ben.
Aferim.
Baştan aşağı koskoca bir aferim sana benden.