Bu mükemmel olmalı.
Bu kez mükemmel olmalı.
Kusursuz.
Tek kelimeyle kusursuz olmalı.
Ben kelimelerimle piano çalmalıyım.
Chopin notalarıyla.
Herkes işini yapmalı.
Terketmelisin sende beni.
Bende yazmalıyım.
Durum bunu gerektirdi.
Sanırım olay bunu gerektirdi.
Şimdi bana kalan şey sadece gecede yıldızları saymak mı .
Pirinç tanelerinden en beyazını bulmak mesela.
Aklıma sensizlik gelmemesi için.
Kendimle konuşmaya başlamamak için yapmam gereken bir yığın şey var.
Ve aslında o kadar da çok gelmiyorsun aklıma artık.
Aklım diye birşeyin kaldığını söylemek bile mucize eseri sanırım.
" İhtiyacım olan tek şey.. Biraz daha yağmur damlası.. Bir kaç tane daha.. Sağanaktan arta kalan. "
Ve ihtiyacım olan şey.. Biraz daha rüzgar.
Hepsi bu.
Şimdi beni yalnızlığımla yalnız bırak.
Kapı kapattığın gibi dursun diye odadan çıkmadım ben gittiğinden beri.
Fakat o kapıyı bir daha asla açamayacaksın.
Bir daha asla giremeyeceksin içeri.
Bu çok garip bir duygu.
Çok sentetik.
Fazlasıyla öngörülmüş bir son gibi.
Lanet olası bir aptallık aşk.
Aşk bile bile kafanı kesmek gibi.
Aşk bile bile derini yüzüp bundan zevk almak gibi.
Aşk birbirini üzmekten keyif almak zaman zaman
Zaman zaman onun mutluluğu ile mutlu olabilmeyi bilmek.
Aşk bazen en saçma şeylerden mantıksal bir açıklama çıkarabilecek kadar aptal olmak.
Aşk aptallık.
Aşk mantıksallık.
Aşk hem karmaşa.
Hem sadelik.
Aşk hem piano.
Hem keman.
Aşk hem chopin.
Hem nocturne.
Hem fazıl.
Hem say.
Aşk bir çok şey.
Aşk asla tek bir şey değil.
"Tamam kabul. Aşk hala Loria ama.
Artık Sen , Loria değilsin."
Kapat gözlerini.
Bir kaç dakikalığına.
Kendini aziz notaların ortasına bırak.
Şehrin girdabında çalkalanan her bir şeyi düşün aklından.
Sonra müziği aç.
Biraz daha çalsın.
Tuşun notaya dokunuşu hayal et.
Usulca.
Ve notanın tuşa verdiği o nazik sesi hayal et.
Birbirleriyle uyumlu gelen binlerce notanın kol kola yükselişini.
Ve bir bestekarın bu muazzam tabloyu sol anahtarından sonra ustaca resmedişini.
Kendini bırak gecenin koynuna.
Gece yalnızların yorganı gibidir. Gözyaşlarını örtmekte usta sanki ezelden beri.
Ağlama bu kez.
Bu kez yanaklarından dökülecek damlalar seni daha da aptal hissettirmekten başka hiçbir işe yaramayacak.
Bırak o üzülsün.
Kendine başka birini bul.
Başka biriyle tanıştır kendini.
Başka biri daha senden faydalansın.
Biri daha seninle tanışma şerefine nail olsun.
Hayatta bir insana daha bu şansı ver.
Senin gibi farklı bir adamla birlikte olma şerefiyle şereflensin.
Bir insanın daha hayatında garip bir hatıra olarak kal.
Diyip duruyor içimdeki ses.
Fakat.
Ben sadece beklemekteyim.
Yalnızca beklemekte.
Günün gelmesini.
Birisinin beni bulmasını.
Bu kez benim tarzımda olmasını.
Kendimi sunacağım kişiyi arıyorum bu kez.
Küstahça.
Asilce.
Durarak.
Maça As ile tanışmak isteyen birini.
Beni görmek isteyen birini.
Bu lanet yalnızlık çukurundan çıkaracak birini.
Ve seni..
Kökünden kazıyıp atacak birini.
Kökünden.
Yada..
Beni..
Kökümden tutup atacak birini.
Ve yeniden pianoya dönüyorum.
Çünkü maalesef ki.
Yok öyle biri.