Dün gece yine rüyamdaydın kıymetlim. Yine bir arabadaydık .. Ben her zaman ki gibi arka koltukta ağlıyordum. Ağladığımı fark edip peçete uzatıyorsun. Peçeteyi alıyorum da gerek yoktu demeyide ihmal etmiyorum. Ben silerim gözyaşlarımı kıymetlim. Gerek yoktu. Sen yokken bana peçete uzatacak bir Allah'ın kulu yoktu yanımda.
Ben ağlayınca sinirlendin. Üzüldüğün için galiba. Senin durumun farklı dedin. Olamazdık seninle manasına geliyordu bu cümle. Sen kendince bu cümlenin beni susturabileceğini düşünmüştün ama hıçkırıklara boğulacağım aklının ucundan bile geçmiyordu ..
Tanımıyordun beni. Oysa ki ben en ince ayrıntıma kadar anlatmıştım kendimi. Ama anlattıklarım, yazdıklarım, söylediklerim sadece duyup, gördüklerinden ibaretmiş. Yüreğinle okumamışsın sözlerini.
Sen şimdi bu satırları okusan gülerdin. Alt tarafı rüya bu kadar abartma derdin ! Sonrası işte benim sitemli sözlerimden ibarettir. Arkası senin kaprislerin ..
Ooff deyişlerin. Hmmm diye mırıldanışların.
Ben seni bu kadar iyi tanıyordum da kıymetlim. Sen benim o kadar kendimi anlatmama rağmen beni tanıyamıyordun. Yada tanımayı boşver tanışırız zamanla, öğreniriz en hassas yönlerimizi ! En önemlisi sen beni ANLAYAMIYORDUN ! Beni anlamayan birinden beni hissetmesini beklemiyorum zaten. Mucizelere inanmam ki ben !
Sen şimdi yine bunları okusan. Sevme o zaman beni, madem böyle düşünüyorsun neden seviyorum diyorsun ? diye söylenmeye başlardın. Kısacası kaprislerin işte .. Dışından hiç belli etmediğin ama o içini kemiren kaprislerin !
Ben o kaprislerini bile o kadar çok seviyorum ki anlatamam. Anlatmamda zaten ANLAYAMAZSIN !
Bir rüyayla başlayıp gerçeklere kadar uzandı satırlarım. Çünkü sen hem hiç uyanmayacağım rüyam hem de hiç gerçekleşmeyecek olan gerçeğimsin ..