Bu gün dinç kalktığımı sandım yatağımdan.
Aynaya bakmak, kendimi görmek istemedim.
Eksikliğimi görüp üzülmek, daha fazla gelecekti...
Bir şey eksikti...
Eksik olanı bilipte, bu eksikliği giderememek en büyük eksiklik bu işte !
Zamanın sürü
klediği gibi yaşıyorum,
başı boş, kalbi dolu,
ama suskun, dilinin ucunda patlamaya hazır bir volkan kelimeler, velhasıl bir deli.
Ama hangi deli mutsuz benim gibi ?
Cevabını alamayacağım bir soru daha sordum, fakir gönlüme...
Hep zengin sanıldığım, fakir gönlüme.
Eylülün ilk pazarı bu gün, yıl iki bin on iki...
Sevmediğim, sevmeyeceğim bir gün pazar.
Hani düşünü yorduğum çok şey var, içinde ikimiz olan !
Kısa başlıklar altında toplamamın mümkün olmadığı...
Kendime öldü süsü vererek yaşamak yeni bir doğummudur ? Çok zor değil aslında, aslımı yok göstermek ki görmüyor zaten kimse. Çok kolay ama bir o kadar zor, ardımda ben emanetçileri bırakmak olmasa...
Bazen kaçmak gerekir alabildiğince uzaklara, bir nedeni var aslında, gitme vakti geldi galiba !
Kaybolmak, kaybolduğum kendimi bulmak, gerek.
Bazen yummak gerek, herşeyi gördüğünü zanneden,
fakat kendini göremeyen bir çift ama gözlerimi.
Sussam konuşmasam bunu başaracağım,
boş muhabbet sandığın, aslında dolu baktığım günler çok yakın.
Sükuta erecek dilim korkma.
Bir gün gözlerin odamda bir başlığa takılırsa,
sadece bil; Bazen Kaçmak Gerekir...