Sen uyurken de güzelsin, uyumanın acılarına son verişiyle hakikate bürünüyor çehren. Kimeydi bu lüzumsuz elem? Unut bütün söylenmemişleri aşk uyusun diye. Ellerin diz'e insin; ki biliyor Marmara, bütün şarkılar yüzünde yeşeren Gülşen-i İrem için. Metinler arası sürüklenerek akan bir hikayedir yalnızlık, okudukça çoğalıyor acımın bana acıması. Şimdi olmaz yüreğim, şimdi ölünmez çift kişilik; tek kişilik yaşamaktır aşk bağıra çağıra. Böyle susulmaz yüreğim, ağlamayı haram etme bana. Kim şair duruyorsa ayrılığın küs yanına, o yaslansın içinde biriken yangın maskelerine. Ben çekiliyorum asi bir dille dil kurumunun tavsiye etmediği yalnızlığın imla hatalarına.
Sana dokunan bütün ağrılar kahrımdan sökün eder. Bir deniz kadar ıssız ve ıslak gözlerin. Çoğul yangınlardan geldim, düşlerim yanık. Su içsem harlanır her yanı ceylanın. Değsem ıhlamur yaprağına, düşer bütün baharlar bahtımdan. Silinirim uzak ara benden sıyrılan yüreğimin kamburundan. İzafiyette kavrulan her mevsim kendi sınırından çatlar, rüzgâr bir kurşunluk gövde durur kendine. Şen şakrak avunur nehirler; sahi ömrünün en dalgın anında zifiri aşk şiirlerde kaybolan hüzün kimin? Kabilin damarlarından emdim zehri. Habil yok sayıldı kavim tutanaklarında. İnsandım ilk hâlim kadar. Ben sende kimliğimi kaybettim. Oysa seni en iyi yokluğun anlatıyor o som sessizlikte zahmin.