Gök yolu sokaklarında kentin, mevsimlerden güz Sönük lambalar gizliyor, deniz rengi gözlerini Merdivenlerinde yolcular peronların, Ertelenmiş buluşmalar getiriyor trenler İstasyonlarını geçiyoruz bir bir çizgil kentlerin Tere boğulmuş at sırtında gibi - erken - Kırkında kadınların kösnül trajedileri sokaklarda İstasyonlarını geçiyoruz bir bir kuşatılmış semtlerin...eski giysiler karşılıyor Son tangoda takılı kalmış yüzleri Atlı tramvaylar geçiyor tarih köprülerinden Birlikte sürüyoruz yorgun izini dansların Eğilen gökdelenleri utancın Gülüyor sevi taşıyla örülü eski yapılar Ağaçlar ağlıyor dal ucunda ve de tanrılar Boşalması bu yağmur bulutlarının Gülüyor sevi taşıyla örülü eski yapılar...ey kent uzaksın kocamış çınarlar görkeminden Kavrulurken güneş acında karanlıkların Kerbelalar çiziyorsun ortasında suların Tulumbacılar çıkarıyor yangınları, çerçevelerden fırlayıp Koca kent haraca kesiliyor Kerbelalar çiziliyor ortasında suların...tiner kokluyor çocuklar , köprü altlarında, renkleri uçuk Kaldırımlara uzanmış küçük dilenciler Çiğneniyor sivri topuklarında rüküş kadınların Gök yolu sokaklarında kentin mevsimlerden ilk yaz Mecnunlar yiterken menevişinde çelik rayların Kapatma dolsun gözlerine teni eski aşk şarkılarının Sönük lambalar gizliyor deniz rengi gözlerini Ay doluyor içimize, içimiz yakamoz aynası İstasyonlarını geçiyoruz bir bir kuşatılmış semtlerin Kiraz bahçeleri üzgün, frezyalar ve papatyalar Yitik kentler büyütüyor yalnızlığımız Sönük lambalar gölgesinde deniz rengi gözlerin... hüzzam bir hasret şarkısıdır eski İstanbul uykusunda -senden hatıra kalan bir sarı saçtı-