Fazlasıyla darbe alırsın ve susmayı öğrenirsin.
Aslına bakarsak belki de ölmüş olabilirsin.
Her şey kabullenmişsindir.
Gelen hiç bir şey seni sevindirmiyor , giden hiç bir şey de üzmüyordur.
Hissetmiyorsundur.
Ve bu duygunun adını koyup açıklayamıyorsun da.
Biri der ; Adem'in cennetten kovulmasını yaşıyorsun.
Diğeri der ; cehennemden çıkıyorsun.
His mi bilmiyorum ama ; yeniden doğacak gibiyim , bekliyorum sanki.
Ve bir lakırdı dilim de ; her şey güzel olacak , her şey yolunda.
Garip bir hiçliğin , anlamsızlığın , bilmiyorumların içindeyim.
Kavram dizgisi çökmüş vaziyette.
Kulaklarım duysa da kavradığı söylenemez pek.
Tekerleme gibi geliyor duyguduğum her şey ve kuracağım her cümle.
Fazlasıyla alışılmışlık.
Toplum takıntılarını silip atmışsındır tümden.
Hani derler ; güçsüz insanlar pek sevilmez , ezik denilir yukarıdan bakılır.
Tüm bunların kaygısı da yok içimde.
Kim ne derse desin böyleyim der gibiyim.
Hiç bir şey. Hangi akıl kavrayabiliyor ki bunu veya ölçüt getirebiliyor bu HİÇLİĞE ?
Yada sonsuzluk her ikisi de aynı şey mi yoksa hiçlik ve sonsuzluk.
Ve alabildiğince yaşamın her kıyısından boşluk.
Eskiden dinlediğin müzikleri dinliyorsun, belki kendime dönebilirim diye olmuyor..
Ne bileyim bazen tutup bilye oynuyorsun , top sektiriyorsun yine olmuyor..
Ama ne yalan söyleyim en iyi geleni fazlasıyla karanlık ve sessizlik.
Uyanmak istemediğin bir uykuya dalmak ve güneşin doğduğunu söyleyen birileri.
He bu arada söyleyim satırlarında , sözlerinde içtenliğinin de bir önemi yoktur.
Acayip , çözülemeyen bir ruh hali ve duygu belki.
Ve bir şeyler söyleyemesen de , bir şeyler söylemek istediğini biliyorsundur.
Ve yine satır sonunu tamamlayamayan devrik cümlelerin artıyordur.
Söyleyeceklerin yarım kalıyordur , cümle sonuna doğru hep susmak istiyorsundur.
Bir yolculuğa çıkmışsındır ama ayakların hep geri gidiyordur.
Tedirginsindir hep ve bir o kadar da umursamaz.
Gözaltın kumsal sanki dökülecek bir denizi tutuyorsun..