Bir o kadar yakınken , bir o kadar aciz ve çaresiz...
Yarın , gününden kopya çeker sanma belirsiz...
Yağmur sonrası o beyhude koku kalmaz gözlerinde.
Penceren saydam değil hayli donuk ve bulanık.
Manzaran kan kokar ve bir o kadar kırmızı...
Yürek yel kadar sessiz , beynin oksijen emer ,
Aksanın şaşar , tökezler adımların , çetrefilli yolda ;
Düşünceler sarpa sarar...
Dudaklarında kurulan cümleler ;
Evet onlar da yalnız ve çaresiz.
Keder çeşmesi meyhanen dert sakidir değil o seni viran eden.
Sarhoş olduktan sonra girer her şey yoluna , adımlarını sayma...
Buhranlar arasında kol gezer sabrın, sırıtır hasmın..
Hısmın uzaklaşır , dostun göstermez vefa..
Nefes boyun büker , esarete boyun eğmez dizlerin ;
Paslanan kalemin ucunda serzeniş.
Mürekkep değirmende kağıt öğüte dursun.
Güneş hani bir parlar ya nerede kaldı o karanlık ? dersin.
Gözlerin kum fırtınasından tıkanırcasına kapanır.
Yine filizlenir korkma gözlerinden o ince tebessüm.
Dert veren yok kendini hasta eden sensin , sen.
Hekim de sensin hala deva nerede kaldı diyende sensin , sen.